eğer video için alacaksan nikon'dan uzak dur.

canon ve sony modellerine bak. örneğin sony a77'nin otomatik netlemesi çok iyidir.

saydığın 3 modelden birini alacaksan tabii ki tercihini canon 7d'den yana kullan.

ancak işim videoyla diyorsan benim nacizane önerim panasonic lumix gh3 olacaktır.

ben canon diyorum. hatta 650d bile gereksiz olabilir. 600d her türlü işini görür. kalan paraya da lens alırsın fıstık gibi.

Video için kullanacaksanız canon almak daha mantıklı. Arkadaşın da dediği gibi 650d bile gereksiz. Ben yeni kullanılan teknolojilere(dokunmatik ekran) çabuk güvenemiyorum. Hem incelediğim kadarıyla 600d ile arasında bariz bir fark yok.

pentax baktınız mı? ben heveslenip en sonunda pentax'da karar kılmıştım. prof. değilim ama...

canon eos 650d. aynen devam.

cüzdanda masraftan kaçınma derim. biliyorsun karı- kız, kriter mevzularını. ehe.

www.desa.com.tr

cüzdan desa'dan alınır. uzun zamandır kullanıyorum hiçbir şekilde bi yıpranma belirtisi göstermedi. bi kere alıyorsun ömürlük oluyor, öyle dayanıklı.

bellroy'un çok güzel cüzdanları var. bende 2 farklı modeli var, ikisinden de çok memnunum. tavsiye ederim.

nokta atışı yapıyorum sana.

shop.mango.com

kullanıyorum ve çok memnunum. göründüğünden daha şık ve büyük değil. tam kartlıkla cüzdan arası ve bol gözlü. çok da hafif.

www.fredperry.com

Desa +1 10 yıldır kullanıyorum, ki onu da babamdan almıştım düşün ne kadar eski. Hiç bir yıpranma belirtisi yok.

note 2 ya bence daha eğlenceli ama ben deli gibi oyun oynarım dehşet performans sağlsın dersen s4. s4ün çok hatası var bataryası falan şişiyor görme. note 2 de ya eğlenirsin.

S4 seç S4 note 2'yi de s4'ü de kullandım. s4 iyidir.

Edit: Nasıl bir yarışmada kazandın bu arada?

s4 tabi ki daha pahalı bir cihaz

s4 al sat note 2 al

edit:s4'ün ufak bikaç kronik problemi olması lazım

Teşekkürler,
sıra bana geldi, düşünme sürem doldu zaten...

S4'ü aldım... :))

Note 2'nin bir tek ekranı daha büyüktü, sadece o hoşuma gitmişti... yarı-tablet olarak kullanırım diye düşünüyordum...

ama s4 daha performanslı diye tavsiye ettiniz, onu seçtim :))

çok teşekkürler...

bana çıkmıyo hiç böle şeyler...

beni de arkadaşım kaydetmiş zaten... kendisi tek başına gitmesin istemiş...
evden zorla çıkardı beni 2 saat önce.. ama o kazanamadı, ben kazandım... ayıp oldu sanki :))

iyi tercih. kronik sorun ne tam bilmiyorum umarım denk gelmez size. 1920x1080 çözünürlükte ekranı var note 2 1280x720 müthiş bir ekranı var s4'ün displaymate'ten a almıştı bi video izleyin görün:)

Hay amk bonus kart için de; kredi kartının bağlı olduğu şubenin ödemeye yetkisi yoktur diyor.

yaptığınız işin anasını sikiyim. ödemiyorum amk!

farklı tarayıcılardan deneyin.

çerezleri vs. silin.

olmadı internet bankacılığı kanalıyla oluyorsa oradan deneyin.

axessle ben ödedim aslında bugün.

Akbankla ilgili bende dun sorun yaşadım hatta burda duyuru açtım kimse sorun yaşama ıştı.ödenmiyor akbankla boşuna uğraşma. Akbankın kendi internet şb sinden yatırdım

Millet olarak bilmedigimiz konularda ahkam kesmeye bayiliriz.

Evet gecmis borclar takistlendirilebiliyor. Nakil vasitalari vergi dairesine gidiyorsun, 61xx sayili bir yasa var 6111 degil ordakiler biliyorlar su an aklima gelmedi ona istinaden bir dilekce doldurup veriyorsun. Yalniz 2000 lira borcun varsa 800-1000 tl civari nakit verip geri kalani taksitlendirebilirsin. Pesinat kismi o an mudurun iyi tarafina denk gelmene bagli , cunku onun elinde olan birsey

aratın bunu: 10 Soruda Tecil ve Taksitlendirme Talebi

gib.gov.tr sitesinde görünen sonucu tıklayın.

özet geçeyim:

Motorlu taşıtlar vergisi, motorlu taşıtlar vergisine ait gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezası, Karayolları Trafik Kanununa göre verilen trafik para cezaları, Karayolu Taşıma Kanununa göre verilen idari para cezaları, Karayolları Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca tahsili gereken geçiş ücreti ve idari para cezalarından olan alacaklar ve bunların fer’ileri vergi dairelerince taksitlendirilmekte olup, bu tür borçlarının tecilinin vergi dairesinden talep edilmesi gerekmektedir.

aydınlatma elektrikçilerinde olacağını sanmam ama malzeme satanlarında olabilir.

Aydınlatma elektrikçilerinde bile olabilir. Burada önemli soru metre ve kablo kalitesi.

10TL'ye de var 180TL'ye de.

10 liradan başlar fiyatları; 5 metresi 35 lira civarıdır. yanlız uzun olacaksa kalitelisinden al.
bilgisayarcılarda, teknosada vs bir ton yerde bulunur.

geçen biz bilgisayarcı-kırtasiye karışımı bir yerden 3mtsi 7 liraya aldık.

hdmi kablosu veriyi dijital iletir. kalitelisi kalitesizi olmaz.

hdmi kablosunda sürüm farkı yoksa 5 liralık kabloyla da aynı görüntüyü alırsınız 150 liralık kabloyla da. elektrikçilerde olacağını sanmıyorum

kalitesizlerin ne kadar hızlı bozulduğuna şaşıp kalabilirsin.
takıldığı yuvayı bozmadığına şükredersin.
dijitalin kaliteli ve kalitesizi olur.

Elbette kalitesizi de olur. Yuvası elinde kalır, oksitlenebilir vs vs.

15 liralığını da 100 liralığını da full hd televizyonda denedim pek bir fark göremedim açıkcası. he uzun alsan iyi olur tabi.

sırbistana git belgrad'a pişman olmazsın.

gürcistan?

Kıbrıs, Azerbaycan.

nasıl bir sey arıyorsun ayrıca kaç gün? 400€ ile 2-3 gün paris bile yapabilirsin. bütçeni hostelde kalarak kısabilirsin, yol için skyscanner'a bak

Pegasus'un kampanyalarına bak, mümkünse vizesiz yerleri tercih et, Avrupa'ya gitmeye kalkarsan 300tlye yakın vizeye gidecek kafadan, couchsurfing ile kalacak yer ayarla.

avrupa olabilir. ilk yurtdışı deneyimim olucağı için tatlı bi yere gitsem daha iyi sanki. 2-3 günlük paris şeyi olur mesela. var mı bildiğiniz, önerebileceğiniz hosteller?

evet couchsurfing mantıklı.

Airbnb.coma da bakabilirsin, Paris'te Monmartre civarındaki evler uygun fiyatlı, gecesi 200 civarı ama uçak bileti, kalacak yer, vize falan derken 1000-1500 yetmeyebilir.

CS de tecruben yoksa biraz zor hos tecruben olsa bile paris gibi sehirlerde host bulmak gene zor. buyuk avrupa sehiri istiyorsan berlin ya da amsterdam dusunebilirsin , hostellerde 20 € 'nun altinda yatak bulursun.ayrica almanyaya cok ucus var bu yuzden ucak parası daha uygun olabilir, tarihin esnek degilse ucak parası gidecegin yeri secebilir. skyscanner'den bak . vize için bi miktar para gider

Valla ne kadar verirseniz o kadar devam eder.

Aynından bizde de vardı, abi değil başka bir yakin akraba diyelim. 100 bin TL sadece bizden yedi, kendisinin de 300 bin civari borcu var. Oyle fazla bi geliri de yok, nalburu var sadece.

Artık bizde de verecek para kalmayınca kendine geldi adam borclarini odemeye basladi vs. Ama suyun aktığını bildiği sürece yiyordu.

Bence burnu sürtsün kesinlikle, ileride o çocuklara çok daha fazla zarar verir bu olay.

alkolik babamın 50bin tl borcunu kapattı akrabalar, adam geçen benden kredi çekmemi istedi siktir çektim. hala içiyor adam. bırak hapise falan girsin.

o uslanmaz gibi geldi bana.. bunda suçlu biraz da sizsiniz. Daha da para falan vermeyin, ona harcayacağınız parayı çocuklarına harcayın daha iyi. belki haciz falan gelince akıllanır.

Elinden tum maddi olanaklari alin, masaya oturup tum borcunu ogrenip onu da son defaya mahsus olarak kapatmaya calisin. Bir sonraki adimi tefeci gibi duruyor cunku.

abiniz çalışıyor mu bilmiyorum. ama eğer çalışıyorsa aldığı maaşı da oraya yatırmaması için "vasi tayini" davası açabilirsiniz.

böylece bir yakını - ki bu genellikle eşi olur- abiniz için vasi olarak tayin edilir ve tüm varlığının kontrolü abinizin eşine geçer. bu şekilde olursa biraz dizginlenmiş olur sanırım bu bağımlılığı.

@brkylmz defalarca denendi ise yaramiyor.

@arma aski bu sonraki asama olabilir. ben de bunu soyluyorum ama dikkate alinmiyor bizim peder bey tarafindan.

biliyorum başına bişey gelmesin istiyor olabilirsiniz ama burnunun kesinlikle sürtmesi gerek. insanoğlu (hakaret olarak almayın) ama yavşaktır. taviz vermeye gelmez. 1-2 defa belki ama daha fazla değil...

burnu sürtecek. başka yolu yok.

hala damadı. bizimki biraz saf. kardeşi ile iş yapıyor. babası ve kardeşi bunu yıllardır düdüklüyor. ya parayla, ya iş gücüyle.
iyi bir fabrikada güzel maaşa çalıştığı zamanlarda da aynısını yaptılar. işten çıkarılınca her şey bozuldu.
şimdi çeşitli olayların sonucunda bizim saf damat, abisinin ve babasının türlü sorumluluğunu üzerine aldı, borçlar, senetler, vesaire derken içeri girdi.
karısı ve üç çocuğu geride kaldı.
abisi ve babası dışarda... uğramıyorlar bile.
bu arada salak eline bir ara geçen üç beş para ile metres yaptı. metres ortalarda görünmüyor!!!

anlattığım örnek uç olabilir. damadın aklının başına gelmesi için hapis cezasını olumlu görüyoruz. dışarıda olduğu her gün bir trajediye yol açtı çünkü! içeride aklı başına gelir belki.

senin kardeşin aklının başına gelmesi için aslında kardeşinin değil, sizin bir nebze zarar görmeniz gerekiyor belkide. "daha ne olsun" diyebilirsin. 1500'ü son ana kadar bekletin. bakalım ne olacak!

dün şunu indirimden 550 TL'Ye aldım.
www.hepsiburada.com

benim için wi-fi olmazsa olmaz özellikti o yüzden bunu tercih ettim ama canon'un bu özelliklerde usb 2.0 olup daha ucuz olan makineleri var. samsung ve brother'da pek olumlu yorumlara rastlamadım.

benim gönlüm zamanında öncelikli olarak hp, ikinci olarak da canon'a kaymıştı. ama peder gitti xerox aldı.

güz dersini güz dönemi alırsın. öyle hepsini toptan alma yok.

Fake. 40 tl kargo fiyati mi olur.

Uzun süredir adsl müşterisiyim diye %10 indirim bile yapmıyorlar, 800 liralık kulaklık mı gönderecekler? Fake elbette.

40lira kargo mu olur?
direkt fabrikadan mı postalıyorlar acaba?
öyleyse 40tl normal... tee japonya'dan ya da çinden gelecek muhtemelen :)

abi şu numaraya güvenilip de he denir mi hiç? allah bilir kargocu diye de kendi gelir 40 lirayı alır senden.

hangi internet sağlayıcıyı kullandığımı, doğum yerimi falan sorayım madem kadına. Madem uzun süredir müşterisi olduğumu biliyorlar, bakalım ne şekilde kaçacak. Akşam arayın dedim zaten toplantıdayım deyip, arasın da konuşalım bakalım. Yalnız r harfini aşırı baskılıyordu konuşurken, rusları mı çalıştırıyorlar acaba :-)

@cemiyetin unlu siması

Yok zaten işkillenince markayı alabilir miyim dedim, şimdi toplantıdayım akşam ararsanız konuşalım dedim :-)

ingiltereden 7 kitaplık setin kargosu 8 pound tuttu. mars'tan kargolamış olacaklar ki 40tl kargo istemişler.

(Taahhütsüz aylık tarife - senin aylık ödediğin tarife tutarı) * geçen ay sayısı

sözleşmenizdeki miktarı (eskiden kalan ayların tüm fatura bedeli idi, şimdi değişmiş sanırım o kural) ödemeden hattınızı kapatmazlar. cihaz sözleşmeniz varsa cihaz bedelini ödemenizi isterler. sözleşmenize bakın, orada cayma halinde ödemeniz gereken tutar bellidir?

cayma bedeli kullandığım ayx20 tl di, her tarife aynı mıdır bilemem.

faydalandığınız indirimler ve faydalanacağınız indirimler karşılaştırılır lehinize olan tahsil edilir.

cihaz bedeli alınır.

...diye biliyorum

farklı cevaplar alınca aramak durumunda kaldım. taahhütlü kullandığım ay kadar 20 tl ödemem gerekiyormuş. 5 aydır taahhüt indiriminden faydalanıyorum 5x20 tl ödemem gerekiyormuş.

tahlil, film ücreti falan da alırlar.

Hastaneden hastaneye değişiyor ücretler. En doğrusu gideceğiniz hastaneyi arayıp muayene fark ücretinin ne kadar olduğunu ve tahlil, röntgen gibi işlemler için fark ödemesi yapmak gerekip gerekmediğini sormak.

telefonu kullanıyor musunuz? Kullanmıyorsanız uydunet. 40-45 lira arası bir şeye hd tv yayını ve 10 mbit 50 gb kotalı kullanıyoruz.

superonline 10mbit 58 tl mi neydi. sabit telefon faturası da ötemiyorsun.konuştuğun kadar ödüyorsun.ben dsmart net kullanıyorum 8 mbite kadar. ayın 15 inden sonra 3 mbit. dsmart normal pakette alınabiliyor üstüne 3 tl ye falan.

telefonu kullanmıyorum, sadece internet için acık. evde de digiturk var. bu sınırlı kotadan biraz cekiniyorum, asarsam faturalar patlar diye, patlıyor mu:)?

o zaman superonline fiber ya da adsl al.tel faturası ödemezsin.

tesekkür ettim ikinize de:)

kotayı geçince hızı düşüyor sadece uydunette. Fatura aşımı diye bir şeyyok yani.

küçük bi şehirde oturduğum için ttnet kullanıyorum. eğer gelirse uydunete geçmeyi düşünüyorum.

akk 50-75 arası limitsiz 63 lira veriyorum, telefon yok.

lorde-royal?

www.google.com.tr

Maalesef o değil, geri vokalde çocukların sesi geliyordu...

vandamın filmi bu.

The Quest

www.imdb.com

www.youtube.com
(bkz: The Quest)
www.imdb.com

epson lar iyi oluyordu o konuda en son, kartuşu da 15-20 $ civarıydı

satılık epson'um var.

şirkete alınacağı için sıfır olması gerekiyor. model önerisi alabilirsem iyi olur.

boşver epsonu 2-3 kartuş değişiminde kendi parası kadar masraf çıkıyor. sürekli de kartuş alman gerekiyor sanırım, dolum olmuyor. ben aldım bir tane kartuş bitti sonra da bir daha kullanmadım 100 tl'ye yazıcı alıyorsun 30-40 tl kartuş :(

daha bilgili kullanan arkadaşlar da görüş bildirirlerse sevinirim yanlış yönlendirmeyeyim seni.

pardon bir daha olmaz

köşesindeki çarpıya basarsan bi daha çıkmıyo.

her sayfayı yenilediğinde çıkıyo

sadece kıllılara çıkıyomuş.


edit: bu reklamları ekşiduyuru almıyor zaten. bu reklamlar sizin arama sonuçlarınıza göre google tarafından size gösteriliyor. yani herkeste o bölgede farklı reklam çıkabilir. misal, ben geçen gün google'da saat araması yaptım diye saat reklamı çıkıyor bana şu anda, bir de amazon.de'den iRig HD aratmıştım. bi de o çıkıyor...

o yüzden, tekrarlıyorum; sadece kıllılarda çıkıyormuş :D

Bende küçük memeli hatun var :)

ben de biscolata diyorum

turkish airlines var bende.

Doğrudur. Arama tercihlerinize göre reklamlar gelir. Ama ben hiç kıl, tüy, lazer, epilasyon vs aratmadım, bende de çıkıyor bu reklam. Ilginç.

@douchebag, bazen duyuruda verilen linklere filan tıklıyoruz, oradan bu reklamın keywordüyle benzeşen cookieler yiyoruz. muhtemelen hiç aratmasak bile çıkıyor o reklamlar.

cookielerim sıfırken girdim bana da çıktı. ama sadece giriş sayfasında. ana sayfada ingilizce kursu reklamına döndü. bence ilk başta rastgele çıkıyor onlar.

ne yalan söyliyim, üstteki mesajımı editledikten bir süre sonra bana da çıktı bikaç kere. 2 kere editlemek istemedim aynı mesajı, şimdi itiraf ediyorum :)

her reklamın cookilerle ve aratma tercihlerinizle alakası yok, her reklam hedefleme yapılarak gösterilmiyor

bende cinsel güç ilaçları çıkıyor


LAN?

ben de porsche var.

değil

değil

sazan.avi yapıyorsun de mi?

babaannem sandım bi an.

monica bellucci ise güzel değilse çirkin

Granny ile alakasi ne yahu, yuh. Neyse anormal olan benim galiba.

güzel, eskiden daha güzelmiş ama abartılacak kadar değil.

Yaşından kilosundan değil de o çene işi bozuyor.

yabancı damat'taki kızın annesine benziyor, ismini unuttum

çalışmıyorum yola gidicem birazdan.

@e bulcaksınız artık
aynen bende öyleyım 2 de cıkıcam bende

Her cumartesi gelmezsin 2 haftada bir cumartesileri çalışırsın, yarım gün tatil kimseye yaramıyor zaten böylece gün gitmemiş olur yalanını hatırlayıp rahmet okuyorum :D

her hafta soracak mısın bu soruyu? git kendine cumartesisiz iş bul:(

cumartesileri işe gelirim. ama prensip olarak yetişmesi acil bir iş yoksa çalışmam.

@mayeskuel
cumartesı ye karsı bır antıpatım var evet
iş de bakıyorum onada tamm
sen nıye rahtsız oldun onu anlamadım

çalışıyorum dokuzda açtım tükanı. kahvaltı anca bitti çayımı sigaramı aldım breaking bad 5. sezon 3. bölümü izliycem sonra da sayım falan yapıcam akşamda kızılaya bira içmeye giderim.

Çalışıyorum :/ neden hatırlattın sanki.

fak yu sistem.

@huzunbaz palyaco +100
fak yu sistemı göruyorum ve elı 100 arttırıyorum

5'te çıkar iş görüşmesine giderim.

sabah kursa gidiyorum, öğlen işe geliyorum, akşamüstü çıkınca alışveriş işlerimi halledip spora gidiyorum. bir cumartesi akşamı eve gitmem saat 10'u buluyor. ama cuma çalışmadığım için çok şikayetçi olamıyorum. tek kötü yanı, millet çıkıp eğlence mekanlarına akarken benim gözümü açacak halim kalmıyor akşama kadar.

anladığım kadarıyla arazi satışlarında usulsüz bir patlama var ve besicilik vb. gibi ucu hayvancılığa dayanan tüm kollarda sıkıntı var. yem dahil. teknolojik olarak yatırım yapılmadığı sürece eski tip hayvancılığa kimse özenmiyor artık.

3D printer ithal ediyolar, yakında basacaklar.

üretimi teşvik eden hiç bir önlemi yok devletin. yem fiyatları malum, köyden kente göç sonucu hayvancı sayısı da azaldı.

bu senin sorduğun var ya işte türkiye neden 3. dünya ülkesi onun cevabı. arge'ye yatırım yapmayan bir devletin sonu 2014 yılı itibariyle bu olur.

o kadar kolay çözülebilecek bir sorun, deli gibi zehir gibi adamlarımız var. ama yok usta. yıllardır o koltukları birinin dayısı, öbürünün eniştesi işgal ettiğinden konu hiçbir zaman bu büyük sorunlara gelemedi.

10 binim olsa direk vespa'ya girerim senelerdir tek istediğim şey :(

Bu aralikta kaliteli chopper yok. Cin den uzak durmak lazim. Ayrica ilk motorun olacaksa cruiser onerilmiyor. Baska biseyler dusunsen?

al bi tane megelli naked 250s. alem motor görsün.

bu fiyata hagigatlı çopır var mı ya?

edit: ikinci ellere de açığım

Bu arada hyosung gv 250 ve regal raptor bobber var .

regal o paraya değmez.
hyosung biraz daha makul.

zevkler farklı tabi ama vespa +1

Yamaha virago

24.media.tumblr.com

10.000 lira değil ama. modeli Triumph 650 TR6 galiba modeli.

virago ile 30000 km yaptım 10000 e kadar alınabilecek en kaliteli motorlandardır, şimdi kle var

hyosung gv250 (kanuni adı altında da çıktı bir ara, şu an yine hyosung) ve yamaha dragstar 250. 2. el tabi bunlar, biraz daha çıkarsan 650 dragstar da bulabilirsin.

kawasaki ninja 250r

suzuki savage
mis gibi apartman piston

www.sahibinden.com

groundhog +1

çinden uzak dur.

hyosung iyidir, alabiliyorsan dragstara bak. motordan anlarım dersen biraz yaşlı bir virago alabilirsin.

istanbulda şehiriçi kullanıcaksan ben olsam maxiscooter alırdım, vespa da çok kullanışlı.

Suzuki intruder 250 cc veya kawasaki en 500 alinabilir.

Kask mont vs aksesuarlar icin paran yoksa bu butceyi 8000 e dusur. Suzuki intruder al.

Kaçıcı motor? ekipmanın var mı?

ABS'li olmasına canını seviyorsan dikkat et.

2-bir taksit çekilir, sonra iade edilir. aynı değeri hem eksi hem artı olarak görürsün.

bir varmış bir yokmuş olur her ay, olan limitine olur.

ayrılık sebebi olabilecek eller gördüm. el güzelliği oldukça önemli.

geri mi döndün sen?

senin tırnakların büyük ihtimalle yağlı ve tombik olacağı için önemsiz

ama genel olarak ince parmak bakımlı bir tırnak yeğdir. bi de kırmızı oje çohoş

sanada merhabalar gloriciğim,

tırnaklar çok önemli yaw

kısacık ve kalın demek ne demek bilmiyorum ama illa ojeli falan olmasına gerek yok. doğal hali çok daha güzel duruyor çoğu kişide.

khul'a katiliyorum. hem el hen ayak fetisistiyim. zahmet edip ojesini bile cikarmayan, onu oyle boluk porcuk birakan, tirnaklarinin agzi burnu kaymis kizlari otomatik olarak elerim, hoslanamam.

bilmiyom belki ben fazla fasoyum bu konuda ama bana cok cirkin ve saygisizca geliyor birisiyle bulusmadan once kendine ceki duzen verme gayretine bile girmemek.

bu arada benim takildigim nokta "ojeli" olmasi degil, ojenin silinme zahmetine dahi katlanmamis olmasi. kimsenin benim icin suslenmesini beklemiyorum da kendi vucudunu temiz, duzgun tutsun bi' zahmet. ben uzamis ici kirli tirnaklarla gitmiyosam, gormeyecegi halde ayak tirnaklarimi bile kesip tiras falan oluyosam karsimdaki kadin da bi zahmet ojelerini duzgunce cikarma zahmetinde bulunsun. cok igrenc bi sey lan o.

Önemli değil. Ama uzun tırnak bende kadının karakterine karşı bir tiksinti yaratıyor. Neden, bilmiyorum ama bayağı buluyorum.

Tırnakların temiz ve bakımlı olması önemli, ojeli ve manikurlü olması değil.

erkek değilim ama cevap vereyim, benim için bir kadının da erkeğin de tırnakları önemlidir. yenmiş ve ya içi pislik dolu tırnak direk pis adam izlenimi verir, tuvaletten çıkarken elini de yıkamıyordur bu derim.
sararmamış, düzgün kesilmiş, uçları tırtık tırtık yenmemiş ya da kırılıp soyulmamış, içi pislik dolu olmayan tırnak yuvarlak şekilli de olsa ince uzun da olsa fark etmez. bir de biliyorum allah vergisi yapacak bir şey yok ama parmak üzerinde belirgin kıl oldu mu hiç hoş görünmüyor bence.

güzel olsa iyi olur.

eller.önemlidir.net

eller ve tırnaklar çok önemli. çirkin tırnaklara sahıp olsanda bakım la daha guzel durmasını sağlamalısın.

tek önemli olan şey siyah ojedir.

"El çok önemli, tırnaklar ilk tercihim" diyen arkadaşlara "kızın eli yok ama göğüsleri kate upton" de bakalim ne oluyor :) tirnağa gelene kadar erkeğin önem verdiği bir sürü başka yer var.

lan barbara palvin'i sırf ayak tırnakları güzel değil diye reddettim, sen ne diyosun?

ben de erkek değilim, ama bir kadının elleri güzel olmasa bile bakımlı olmalı diye düşünüyorum.
sonuçta güzellik bizim elimizde değil.
ama bakımlı, temiz olsun.
manikürünü falan yaptırsın bir zahmet.
yarısı çıkmış, yarısı duran ojelerle dolaşmasın.
tırnaklarını yemesin, koparmasın.

ellerinden rahatsız olduğum erkekle de hiçbir şekilde birlikte olamam.
bütün olayı biter gözümde.
elleri güzel olan erkek de acayip çekici gelir.
hayatımdaki adamın elleri rahatsız edici değilse, ama yine de güzel denemeyecekse moralim bozulabiliyor.

bir de mutlaka bakarım karşımdakinin eline.
tanıdığım herkesi ellerinden de tanıyabilirim yani, kaydederim resmen.
herhalde elleri görünce farkında olmadan bir tür karakter analizi yapıyorum.

bu konuda alanında uzmanlaşmış kuaförler var. kendi tırnak yapına göre bir tarz belirleyebilirsin. tırnakların kısa ve kalın olsa bile onu da güzelleştirebilen manikürcüler var.

üzüldüm yav bu duyurunun cevaplarını okuyunca.

sedef hastasıyım ben, tırnaklarıma da yerleşmiş durumdalar. istediğim kadar manikür yaptırayım filan, olmuyo kötü duruyo, yer yer sarı, yer yer et tırnaktan ayrılmış... bisürü insan "aaa mantar mı" filan dedi, değil işte tedavisi de yok.

çok önyargılı olmayın bu konuda olmaz mı?

zerre umrumda değil

bence önemli değil, ojeli tırnakları da sevmiyorum. doğal hali güzel bence.

uzun tırnaklı bi kadınla sadece zikiş amaçlı birlikte olurum.

kadın dediğin el ve ayak zaten gerisi hikaye.

Hafif uzun seviyorum ben. E tabii pis de olmasın kim pis tirnakli bir kadının tirnagini sever ki böyle bir fetiş daha giremedi.

ayni seyi ben de defalarca dusundum.

cunku biz millet olarak cevremize sahip cikmiyoruz. estetikten yoksun bir imar anlayisimiz var bu bir.

iki gun once elemanin biri arabasiyla giderken ictigi ayranin bardagini, ictigi sigarasnin jelatinini camini acip atti gozumun onunde. simdi bu adamlari uyarmak gerek de hangibirii uyaracaksin. benim cevremde de var hem de cok yakinlarim. maalesef defalarca uyarmama ragmen aliskanliklarii degistiremedigim bir iki kisi var.ama bir cok kisiye de elndeki copu atmamasini ogrettim.

bunlar degismedikce o avrupann sokaklarindaki ahnek gibi bir hava yakalayamiz. elbet adamlarin da pislik yerleri vardir ama biz resmen bokun icindeyiz. degismez bu

zevksiziz, kafa yapımız farklı ve daha da kötüsü, millet olarak hedeflerimiz genelde gövde gösterisinden ibaret. görgüsüzüz bir de. şimdi buna karşı çıkacaklar olacaktır ama sonradan zengin olan, eline 3-5 kuruş para geçince ne yapacağını şaşıran insanları düşünmeli herkes bir anlık da olsa. mesela adama bir yalı yetmiyor, ikincisini alıp araya tüp geçit yaptırıyor. böyle böyle o kadar çok örnek var ki, ölçek çok büyük olmasa da herkes kendi gücü yettiğince yapıyor kendi görgüsüzlüğünü bizde.

bence zevk meselesi abi,biz böyle kaygıları olmayan bir milletiz,yemek yerken bile yemeğin tadına varmak yerine habur hubur bir an önce bitsin ayağına yiyen bir milletiz.

Çünkü bizim için gösteriş > estetik.

Hakikaten oyle. İsin tuhafi avrupalilar turklerin avrupada cok begendigi binalari falan gayet siradan mimari eserler olarak goruyo genelde. İstanbulda beyoglu ve nisantasi cevresindeki cogu ermeni ustalar tarafindan yapilmis harika binalar, Bagdat caddesi civarindaki eski koskler, bogaz semtlerindeki ve fatih, sultanahmet bolgesindeki bazi eski yapilar ve adalardaki evler haric malesef estetikten eser yok istanbul'da. Hele su fransiz tipi camli hepsi birbirine benzeyen uzay mekigi gibi yeni binalara hepten uyuzum.

bir de şunu unutmamak gerekiyor.

avrupa, son bir kaç yüzyılı yükseliş içerisinde geçirdi. bu nedenle uzun süre dayanabilecek estetik açıdan çok etkileyici binalar yapabildi.

osmanlı imparatorluğunda ise bu mecburen tersine işledi, yapılan evler, yoksulluk nedeni ile uzun süre dayanabilecek tarzdan olmasından ziyade günü kurtaracak, "başımızı sokacak ev" şeklindeydi. kaliteli malzeme genelde istanbul'u beslemek için kullanıldı bütün lojistik ağı buna göre hazırlandı. bunun yanı sıra bazı şehirler bildiğin 0dan yaratıldı, önemli limanlar kaybedildikten sonra geçmişte 2. planda kalan bir çok liman bir anda kıymetlendi ve çok hızlı, düzensiz büyüdü. bir ingilltere ile karşılaştırmak gerekirse, southampton bir kaç yüz sene ne ise bugün de o. ama ya antalya? izmir? bunlarin ülke için önemleri 200 sene önceye nazaran neredeyse %300-400 artmış durumda.

bu ve benzeri nedenlerden dolayi, kullanılan malzeme nedeni ile en fazla 50-60 yıl dayanabilecek durumdaydı. böylece bir estetik kültürü yerleşemedi.

hele strasbourg...

@kuja

çok haklısın, bir de bizim süregelen Müslümanlığımızın da payı var galiba. tam olarak bilmiyorum ama dünya hayatına çok bağlanmamak için böyle evle falan uğraşmamak gerekir diye hadis var sanırım. gerçi bizdeki evler tam tersi gösterişli estetikten uzak. belki de İslami olarak değerlerimizi korusaydık daha sade hoş evlerimiz olurdu bilemiyorum.

(bkz: aydınlanma çağı)
(bkz: rönesans)

sebep bu. bizde bu olmadı.

1. nüfus: adamlar bizdeki gibi en az üç çocuk yapmıyor. konut ihtiyacı artışı bizdeki gibi değil.

1'. iç göç: bütün şehirleri nispeten aynı oranda geliştiği için iç göz, haliyle belli şehirlerde durdurulamayan nüfus artışı yok.

2. şehircilik: biz bu konuda 200 yıl gerideyiz. adamlar planlayıp kurmuşlar şehirleri. bizde varsa yoksa toki.

3. tarihi yapıları koruma: bizimkiler punduna getirip tarihi binaları kaşla göz arasında yakıp yıkarken, onlarda tarihi binalar inanılmaz bir şekilde korunuyor. sırf parisin ikinci dünya savaşında şehir zarar görmesin diye almanlara teslim olduğunu hatırla.

4. hukukun üstünlüğü: adamlar kuralları belirllemişler ve takibini yapıyorlar. bizdeki gibi belediye başkanına villa yapalım bizim inşaata izin versin gibi bir durum söz konusu değil.

5. mimara saygı: müteahhit kafasıyla yapı yapılmaz.

bu sokaktan gecerken hep dusunurum keske istanbulun tu semtleri sogukcesme sokagi gibi olsaydi.

www.google.com.tr

türkler aslen göçebe kavim olduğu için şehir kültürü yoktur. anadolu coğrafyasına 1000 senedir yerleşmişiz ama ortaya adam gibi bir mimari koyamamışız. camiler külliyeler falan var ama kişisel mesken olarak mimari anlayışı sıfır. mimari estetiği kamu binaları düzeyinde kalmış. kişisel bazda 'başını sokacak ev' eşiği aşılamadığı için de her yer yarrak gibi çirkin beton binalarla dolu. parayı bulan, avrupalı gibi estetik harikası müstakil ev yapacağına gidip iğrenç bir beton yığınına upgrade ediyor. avrupalı gibi binlerce yıllık yerleşik şehir kültürü olmayan, rönesans görmeyen, estetik anlayışı gelişmemiş bir toplumdan daha başka birşey beklenemez maalesef.

@queen of the damned: gocebe kulturu 16. yuzyil itibari ile yavas yavas terk edildi yalniz, 17. yuzyil'da ise neredeyse tamamen arinilmisti, en azindan etkisel olarak. istanbul'da yerlesmis mimarinin cok guzel ornekleri var, sadece adalar ve sogukcesmeden de bahsetmiyorum. murat belge'nin "istanbul gezi rehberi" isimli kitabi ile, veya "strolling through Istanbul" kitabi ile gezmeyi tavsiye ederim.

fakat ben "basini sokacak ev" mantalitesini yukarida belirttigim gibi tamamen yoksulluga bagliyorum. ayni sekilde istanbul'un inanilmaz buyumesi de, osmanli doneminde kaybedilen topraklar ve bunun sonucu kaybedilen anahtar sehirlerin yerini alan yeni sehirler olarak goruyorum. butun dunyada endustriyel buyume sonucu buyuk sehirlere bir goc gerceklesti, fakat bu ulkelerin toprak buyuklugu ve butunlugu uzun sure muhafaza edilmis oldugundan hali hazirda yuzyillardir gelismis olan, mimari kulturu oturmus olan sehirlere goc, olmasi gerektigi gibi gerceklesti.

ama turkiye, hem yoksulluk, hem de toprak kaybi gibi nedenlerden dolayi boyle bir gelisme yasayamadi.

rönesansa gelince ise, rönesansın gerçekleşme şartlarını zamanın osmanlısına uygulamak pek mümkün değil. kaçan bir tren göstermek gerekir ise, ben sanayi devrimini gösteririm (buna yol acan etkenlerden biri olarak ronesansi gosterirseniz, haklisiniz orada). bununla zenginleşen ve üreten bir avrupa ve karşısında üretemeyen, fakir bir turkiye.

eğer karakteristik mimariyi günümüze taşıyamadıysak sebebi ulus devletlerin yükselişi (hiç bir avantajından yararlanamama durumumuz), hızlı toprak kaybı, gelismis hub'lari birer birer kaybetmemiz, ve tabii özellikle anadoluda yaşanan çok ciddi fakirlik...yani en klise tabiri ile geri kalmislik. fakirlik demek kulturu dagitamamak demen, materyali dagitamamak demek, hele bir de toprak buyuklugu dusunuldugunde, lojistik teknolojisini kacan devrimler nedeni ile kendi kuramama durumu dusunuldugunde durum daha da ortaya cikiyor.

unutmamak gerekir ki her ne kadar baklava gibi kesilmiş düzenli bir şehir yapımız oluşmamışsa da, osmanli'nin koy/kasaba yapısı da kendince karakteristiktir ve kabul gören bir yapıdır. günümüz karadenizli müteahit mantalitesi ile yargılanamaz.

rönesans gibi muhteşem bir düşünce akımı geçirmiş topraklarla arap etkisinden hiç kurtulamamış toprakların karşılaştırması bu :) biz arap mimarisine de benzeyemedik batıya da. göt gibi sanatta da diğer alanlarda olduğu gibi kaosun içindeyiz. her şeyden biraz var ama hiçbir şey tam değil.

resimde göründüğü gibi değil de biraz daha dandik parlak duracakmış gibi geliyor bana. varsa normal mağazada bi bak sonra buradan sipariş ver.

bence şık bir mont.kapşonu da çıkıyosa tam olur.

resimdeki eleman kadar boyun varsa iyi gider.

Kötü değil, çok kötü...

kötü

beğenmedim

beğenmedim

kötü.

birincisi nickini her gördüğümde gülümsüyorum..

liseyi bile kazanamayacağımı sanıyordum zira tembeldim, notları iyi olan tembellerden.. ilçe ve ilde derece yapmıştım da herkes şaşırmıştı..

Sigarayı bıraktım,sigaradan kurtuldum.

henüz başaramadım. başarınca söyleyeceğim.

ya madem sordun. içimi dökmek istiyorum. çocukken hayal bile edemeyeceğim, almanya'da a sınıf profesyonel bir orkestranın sınavını kazandım ve 6 ay çalıştım. geri dönünce hedef medef kalmadı...

türkiyedeki bütün hayatımı çöpe atıp yurtdışına çıkmayı başardım. yeni hedefim de geri dönmek zorunda kalmamak.

başardım ama oldurmadım.keşke başaramasaydım şu an mutlu olacaktım.
neyse boün

ben, yürürken göbeği iki adım önden giden, kahvaltıda kolayla pizza yiyen adam, ciddi ciddi brad pitt'in fight club'daki hali olcam galiba. çok az kaldı.

üniversiteyi (devlet) hiç dersaneye gitmeden ve cidden hiç çalışmadan kazandım.
öylesine girmiştim, hiç umut olmadığını düşünüyordum.

"altından nasıl kalkacağım?" diye düşündüğüm maddi yüklerin altından sadece kendi kazandıklarımla kalktım.

öyle çok aşırı bir şey yok yani.

Daha başaramadım öyle bişi. Senin var mı?

şu ana kadar bi bok başarmadım kanımca. fakat umuyorum ki başaracağım.

bi şeyler başardım, benim için çok önemli olmayan şeyler ama büyük şeyler. beni pek mutlu etmiyor açıkçası. ama birkaç seneye kendim için bir şey başarmayı planlıyorum.

5'te yatıp çevirimi yetiştirmek üzere 6'da kalkabildiydim :) kendime inanamıyorum gerçekten :)

saat 12 de kafayı yastıga koydum.saat 9 30 da sınavım var.heyecandan 1 dakıka bıle uyuyamadan sınava umutsuzca gırdım ama kazandım.artık nasıl odaklandıysam uyku muyku dınlemeden sınava gomuldum.turp gibiydim.baska da basardıgım birsey yok su ana kadar.

ortaokuldayken belediye başkanının olduğu bir salonda kendi yazdığım bir yazıyı okumuştum. üçüncü sınıftayken sınıfımızın yıl sonu gösterisinde sunuculuk yapmıştım.

bu tip şeyler hala inanılmaz geliyor, "oha lan nasıl becermişim" diyorum. ama bunları yaptığım için kendimle gurur duyuyor değilim. aksine, basit olması gereken şeyleri gözümde büyüttüğüm için kendime kıl oluyorum.

velhasıl, imkansız göründüğü halde başarabildiğim hiçbir şey yok aslında. garip bi şeyler söyledim şu an ama anladınız diye tahmin ediyorum.

bişey başarmadım ama eksikliğini çok hissediyorum. mesela yarım bıraktığım eğitimim açıktan tamamlamaktayım. banka müfettişliği de hedefim.

iki okulumdan da birincilikle mezun olmam, princetonda bir hocayi mulakatta kafalayabilmis olmam, tez jurimin cok iyi gecmesi, platonik takildigim insani sevgiliye cevirmem benim icin imkansiz seylerdi.

bir de, koskoca mekanda gormeden ciplak ayaklarla koca bir akrebin ustune basmam imkansizdi ama oldu.

- adam oldum (ne demekse...)
- uçak kazasından kurtuldum
- başka bir ülkeye yerleştim
- bir hastalığı yendim
- dünyanın en ücra yerlerinden biri olan ve en çok gitmek istediğim yere gittim
- ölmek üzere olan bir köpeğin hayatını kurtardım

not: aslında bikaç kere ölümden döndüm. başka duyurularda anlatmıştım bunları.

not2: daha imkansız gibi duran hedeflerim var ama hayat yordu artık gibi...

şu fotoğrafları gördükten sonra her şey mümkün diyorum :)

before:
www.haberself.com

after:
www.haberself.com

Annemin beni doktorsuz ebesiz kendi kendine, allahin sktir ettigi bir yerde doguramamasi ve upuzun saatler sonunda ise mor renkte dogmam. Herkes iyi ihtimalle engelli olacagimi dusunurken normal olmam.

yalnızlık, bildiğin yalnızlık, sıfır

hepsi tam uymasa da
- sigarayı bıraktım
- 100 kilodan 80 kiloya düştüm, her gün bisikletle 52 km yol yapıyorum
- okul puanının yarı yarıya kesildiği zamanlarda meslek lisesi çıkışlı olarak dersaneye gitmeden boğaziçi üniversitesi'ni kazandım.

üni. kazanıp istanbula geldim, mutsuzdum ama, sevemedim bölümü.
sonra aileme dedim ben bu yıl da çalışsam sınava, bakın bu bölüme girmek istiyorum, %50 burslu ama şu kadarcık para, yaza kadar biriktiremez misiniz acaba?
yok dediler. yıkıldım emenike, parasızlıktan aç uyuduğum günler bile olmuştu ama daha az koymuştu.
okulu bıraktım, yurttan ayrıldım, işe başladım, maaş almaya başladım, kötü ama "benim" olan bi eve çıktım, zam aldım, daha iyi bi eve çıktım, sınava çalıştım, kazandım,
bunların hepsini de aileden habersiz yapıp yazın çat diye "bakın ben para kazanıyorum, sınavı da kazandım, nolur bak ateşleyin okul parasını bi seferlik" diyince kabul ediverdiler.
şimdi okulun parasını kendi cebimden tak diye verebilir hale geldim. bir yılda kendime hayat kurmuş oldum bir nevi.
kaldı ki çok çekingen, bir şeylerin peşinde koşturmayan hantal herifin tekiydim.

sen kalk adana'dan gel, rus dili okumaya istanbul'a yerleş, 1 yıl sonra web programcısı olarak geçinmeye başla. fiuu.

Dar paca pantalonla tercih ediyorum genelde. Pantalonda botun bitme seviyesine denk geliyor. İşte o kısımda karışık yarısı içerde yarısı dışarda karman çorman bir hal oluyor. Tabi bu bayan için tercih edilen bir durum.

@mrv bu botlarla bootcut pantolon giyilir maksimum. skinny ile hayatımda gördüğüm en çirkin kombin oluyor aman diyim!

içinde dişi ruh taşımayan her dişi varlık tercih eder bunlardan. ne var ki? :)

dar pantolonun altına giyenler ise genel akım kız modeli. sayıları çokça mevcuttur. istiklalde ortaköyde yoğun olarak görülebilirler. %85i öğrenci olup popüler kültür adına ne varsa takip ederler.

dar paça ile gerçekten bu kaba botlar iğrenç duruyor, paçalar ister içinde ister dışında olsun. ben ispanyol paça tercih ediyorum.

bu botları giymiyorum bile. alacaksan başka model bak bence.

bootcut jean çok daha iğrenç bence skinny gider bunun üstüne

çıkmamış

www.dha.com.tr

liste millipiyango sitesinde geç saatte yayınlanır.

o kadar da alma dedik :)

Wolfenstein demiyorsun herhalde, 90 larin oyunu da o.

AA vallahi bu :) nerden inderebilirim bu oyunu?

indirdim. w8 bilgisayarla uyumsuz diyor :(

sağ tıkla özellikler(?) uyumluluk ayarı gibi bi seçenek olması lazım.

"Lan ver arabayı keserim kulağını" de.

Farkında değilsin galiba ama araba ikimizin üzerine de. Küserse küser. Bir hafta sende bir hafta onda kalsın araba.

Maalesef bazı insanlar kendisine saygı gösterilince -bu hayatlarında ilkkez olduğu için sanırım- büyük değişikliklere uğruyorlar. Sizi kendilerine denk görüyorlar(üstleri olduğunuzu varsayıyorum) hatta çoğu zaman saygısızlık yapıyorlar.

Tek başınıza kalmak pahasına bile olsa sert davranın, kesinlikle taviz vermeyin. tabi işinizide en güzel şekilde yapın. Bir müddet zor olacaktır ama inanın çok dha rahat edersiniz. Ve tecrübeyle sabit yalnız kalmaz aksine daha çok çevreniz olur.

kelepir +1

eşit bi sistem geliştirmeye mecbur olduğunu hissettir. yine yavşak yavşak konuşursa zorla yap. ama önce bi kendisiyle konuş. abi böyle olmaz falan de.

Absinthe75c +1 bir ayrıca insanlar iyilik gördükçe arsızlaşıyor. iyilikten maraz doğar diye boşuna dememişler. siktir et git yönetimle görüş belli günlere bağlayın aracın kullanımını.

Arabanın sahibi gibi davranma diye çıkış beklemediği bir anda. Ben de normalde yaşı ve mevkisi ne olursa olsun sakin ve saygili davraniyorum ama yeri geldiğinde de ortalıği ayaga kaldirma potansiyeli tasidigimi da biliyorlar.

askerlik yaptın mı bilmiyorum?

askere gitmeden önce bana insanlar birbirine niye bu kadar eziyet ediyor diye düşünürdüm. alt devre üst devre niyetine.

sonradan anladım ki, yüz verdiğim çocuklara emir verdiğim zaman, "yaa tamam yaparız bişeyler." gibi cevaplar alıyordum. kimisi laubali laubali hareketler görüyordum. bi tanesi enseye vurup kepimi düşürünce anladım, insanları yönetmek istiyorsan neden yüz vermemen gerektiğini.

şöyle düşün; hangisi, senin için istifa eder işinden. ya da hangisi senin için fedakarlık yapabilir?
iş dünyası bu arkadaşım. şartlar zorlaştığında en yakın arkadaşın aslan kesilir. seni bile tanımaz, hakkın olana saldırır. çünkü kendinin yaşaması gerekli ve bunun için ne gerekiyorsa yapar.

anlıyacağın, güleryüzlü olma. anlayış gösterme. sert ol, katı ol ki bir daha, "araba bende yarram, hafta içi alırsın anca, o da ne boka yarayacaksa" gibi muameleye maruz kalma. istediğin zaman, "tabi efendim" denip evinin önüne gelmeli o araba.doğa şartlarının en çok benzeştiği ortamdır iş ortamı. güçlü olan kazanır.

ikinci bir mevzu olarak iş hayatınla sosyal hayatını ayır. iş arkadaşlarından başka arkadaş edin. iş ortamında yalnız kalacam diye bunlar yapılmamalı. iş arkadaşın mesai bittiğinde orda kalır. mesai başladığında kaldığı yerden devam eder. özel hayatına sokma. derdimi falan anlatayım hiç deme. birgün bakmışsın anlattıklarınla kuyun kazılmış.şimdiden hüsrana uğramamak için bunları yapmaya başla. ben bunları yapamam böyle bir insan değilim diyorsan, bu hep böyle olacak. ya vazgeç ya da böylesine razı ol.

vay bee uzun yazdım ama bunları çok gördüm abi. çok kazık yemiş biri olarak anlatıyorum ama bir yandan da içimi döktüm sana.

maksadini zorlasak da asacak birine benzemedigin icin, bu tur durumlarda "nasilsa basima bir sey gelmez" aliskanligiyla yapiyorlar, belki de karaktersizler ama bu durumun duzelmesi icin biraz daha cesur davranman lazim.

hakkim diyorsan yedirme, koru hakkini. zaten kutlamayan adam sirf kiskancliktan boyle yapiyorsa, biraz daha kiskanir. yalniz kalirsan da kal hakkini yedirmedigin icin ne olacak? istifa da etme isini seviyorsan.. onlar bozulsun, onlar yola gelsin sen zaten yolundasin.

1tam1ayran +1000

dostum, ahlakli ve adil bir insan olduguna inaniyor ve böyyle seylere deger veriyorsun madem, inisiyatifi kendi eline al.. ahlaksiz olmasa da görgüsüz olan cok innsan var memlekette.. iyi ve adil ve ahlaka uygun seyler olmasini istiyorsan etrafinda bunu diger insanlardan bekleme.. beklersen sansina ne cikarsa onu yasarsin..
olaya özel olarak: madem sevilen yetenekli bulunan, yasina gööre basarili ve yönetime sözünü dinleten birisin al araci kendi sorumlulugun altina ve aracla ilgili öncelikli söz sahibi sen ol.. sonra o arkadasi evine birakan taraf sen ol.. tepki vermezsen herhangi bir seyi degistiremezsin.. is yerindeki yaptirim güücünü iyiye ya da kötüye kullanmak senin ahlaki özelliklerine kalmis bir sey.. ama gidisten memnun degilsen, sen degistireceksin..

bu alemde herkes göt olmuş derler ya, daha da bir şey demiyorum. iyi davranılacak insan vardır, mesafeli davranılacak insan vardır, bir de sikilecek insan vardır.

hata sende. niye lobi yapıyorsun, niye kıyak yapıyorsun insanlara, sırf hoş görünmek için? iş yerinde iyilik yapma görevin olur.
ayrıca abi de deme, orası iş yeri. X bey Y hanım de.
hiç o gevşek herifle de muhatap olma. madem nazın geçiyor, git bildir ben aracı kullanamıyorum hiç de. işlerim aksıyor, X de zaten iş için kullanmıyor kendisi söyledi de. sana versinler arabayı.

yerinde olsam abi demeyi bırakır; bana yanlış yapanın alttan kuyusunu kazar, attırmaya çalışırdım.

Öyle bir çalışma stili yok arkadaşım malesef, iyiniyet bir yere kadar, dişini göstermezsen, sesini gerektiği zaman yükseltmezsen istediğin kadar çabala nafile. Hele de yaşın biraz küçükse tamam. Dişini göster yalnız kalırım diye korkmakla iş yapılmaz. Küçücük kızım ben koca koca insanlara iş yaptırıyorum, nasıl olacak yeri geldiğinde sesimi yükseltmezsem?

Bir bir bok olamamis insanlar bir bok olamadiklarini bilirler ama öyle degilmis gibi davranmaya calisirlar.
(bkz: aşağılık kompleksi)
Neden böyle? Insanin bircok davranisinin aynisini sürü halinde yasayan hayvanlarda da görürüz: "lider olma güdüsü". Biraz uzatirsak olayi evrime baglayabiliriz ama bunu elbette kanitlayamayiz, zaten bunun önemi yok...

Önemli olan bunu nasil degistirecegimiz!

Insanlarla sohbet etmek, sakalasmak, iyi vakit gecirmek, her seyden önemlisi onlara karsi zalimce degil adilce davranmak en dogrusu ve güzeli. Böyle davranarak is atmosferini var oldugundan daha iyi hale getirebilirsiniz ve calismak daha kolay hale gelir. Burada verilen bircok tavsiyenin aksine, ben sizin bu tutumunuzdan vaz gecmenize gerek olmadigini düsünüyorum. Tek dikkat etmeniz gereken sey, astlariniz, üstleriniz, müsterileriniz, kisacasi is hayatinda temas kurdugunuz herkes ile saygili bir iletisim kurmaniz ve karsinizdakinden de saygi beklediginizi anlamasini saglamaniz. Size saygisizca bir tavir takinan olursa, davranisi kabul edemeyeceginizi belirtin, örnegin "bu arabayi kullanmak ikimizin de hakki, tek karar verecek olan senmissin gibi davranman ayip oluyor" demekten cekinmeyin.

geç bir cevap olarak.. Madem yöneticisin, yönetici gibi davran... İnsanlar malesef bundan anlıyorlar

sanki 10 mlyar dolar ne var bunda
istinye parka git 3-4 magazadan alisveris yap biter zaten:)

bi kaç almak istediğim kıyafet var onları alırım.
evime bir kaç eşya alırım.
telefon ve ipad alırım.

Elektronik oyuncak alırım.

10 bin liralık benzin alırım

Bilgisayarıma yeni parçalar alırım. ssd(300 tl) + ekran kartı (2.000 tl civarında)

Şimdiden yaza tatil rezervasyonu yaptırım.

Geri kalanıyla da dolar fln alırım.

Ayrıca başlığı okuyunca rahmetli Michael Jackson geldi aklıma. Haber olmuştu 1 saat içinde 1 milyon dolar harcadı bir mağazada diye.

10bin liralık altın alırım. olmaz mı? kaçak güreş mi oldu bu?

motosiklet alabilirim bak en mantiklisi o.
guzel bi vespa gelir o paraya.

alienwire alırım.

çamaşır makinesi, sağlamından bir televizyon, preysteyşın ve onun için 8-10 tane oyun alırım. bi de puf koltuk falan o tarz bi şey. sanırım 5 bin kadarı bana kalır... rusya'ya bilet alırım, hostel rezervasyonu yapıp kredi kartından falan öderim. kalan parayla da altın maltın alırım.

rusya'ya gitmeden önceki gün altını bozdurur, alır o parayla 1 hafta falan rusya tatili yaparım. petersburg'u, moskova'yı görürüm. daha fazlasına yetmez herhalde.

dolar alırım, altın alırım falan diyen arkadaşlar; "3 dilek hakkın var" diyen cine de "sınırsız dilek hakkı istiyorum" diyorsunuz di mi? ne mızıkçı adamlarsınız lan :)

1 saatte de harcanir, yapan var.

tiksindim kendimden. altın alırım dediydim. iğrenç bir adamım.

mantıklı cevap vereyim. gider xbox alırım bir de adam gibi televizyon alırım. bilgisayar monitorundan hallice bir televizyonum var xbox tek başına çözüm değil.

salih abi mantığıyla 23 posta ediyor. 23 * 200 dolar = 10000 gibi bir denklem var ortada. ben bir seferde 23'ünü birden kullanır, hayatımın orgy'sini yaşardım.

Bir yakınımın babası hasta, ameliyat için bayağı bir para gerekiyor. DOğrudan ona verirdim, açık bile kaldı şimdi.

borçları öderim.

altın mızıkçılığa giriyorsa 10.000lik piyango bileti almak da mızıkçılık olur di mi? ya da bir yerlere ortak girmek, sermaye oluşturmak vs. vs.

o zaman kuralına göre oynayalım. bilgisayarımı açar, almak istediklerim listesini toplarım. o zaman max. 5k tutar. bizim bütün aileye bölüştürür kıyafetti şuydu buydu gönüllerince bırakırdım onlar da 4ü geçemezler zaten.

son biri de ihtiyacı olan bir arkadaşa veririm.

ha bir de yarışmadan vesaire değil direkt öyle random seçilip böyle bir uygulamaya giriyorsam da kabul etmem. kesin bi bit yeniği var deim reddederim. hoş sonradan üzülebilirim ama kabul etmem öyle pek. avlarlar adamı valla.

minnesota-dallas üst
memphis-chicago 1
detroi washington 1

tempobet

mudo'dan mobilya alırdım.

yani çok saçma gelebilir ama, kardeşimin piyanousunu akort ettirirdim -adam 2000 dolar mı ne istiyor sanırım ya da 1000, öyle bir şey. dolar ama.. -

sonra, aslında bu telefonu taksitle de alabilirim de, gm discovery alırdım -neden samsung ya da iphone değil, bilmiyorum öyle işte XD

bir de, bayağı bir kedi köpek maması alırdım sanırım, yani nasıl olsa 10000 lira mantıksız bir para, araba almak istesem alamam mesela, ha belki ikinci el dandik bir araba olabilir, tüm parama, ama öyle elime bir anda para geçiyor olması bana saçma geldi, ne bileyim hayırlı bir para değilmiş gibi. ya da enerjiye inanıyorsanız iyi enerjisi yokmuş gibi :D istediğin inancı seç beğen al. inanmıyorsan tabi daha iyi olabilir :) ama kedi köpek maması alıp öncelikle bizim ailedekilerin baktıkları kedilere -mesela teyzelerimin evde ikişer kedisi var, ikisi de bahçede kedi bakıyor, ama birinin bahçede 30 kedisi var, crazy cat lady tadında. çok zorlanıyor maddi olarak, üniversitede doçent ama maaşı yetmiyor tabi, kızı okuyor bir yandan. ha bir de bir kısmını kardeşimle kuzenime verirdim sanırım, harçlık niyetine. ha bir de annemle babama bir şeyler alırdım sanırım. yani yılbaşı olsun olmasın. ha bir de mavi jeans'den bir pantolon almak istiyorum ne zamandır yaa, mavilerim eskidi :( ha bir de bir çift converse beğendim, onu alırdım. ha bir de bot ile mont, ikisi de eskimiş. aslında alacağım bayağı da bir şey varmış ya, baksana bitti bile para XD ama önceliğim piyano akordu ve kedi maması olurdu sanırım. aa bir de şey olabilir ya, annemlerin kredi borcuna verirdim aslında, en mantıklısı o. tamam, birinci sırada bu olurdu sanırım. annem 55 babam 62 yaşında, annem özel ders veriyor, matematik. babam da üç işte birden çalışıyor krediyi kapatabilmek için, yakın zamanda da kalp spazmı geçirdi babam, işlerden birini bıraksın en azından diye ikna etmeye çalışıyoruz ama olmuyor. o yüzden on bin liramla ilk önce o borcun bir kısmını kapardımm, belki ikna olurdu çıkmaya. korkuyor ödeyemeyiz diye, daha önce benzer bir durumda kaldı da, işsiz kaldı bir yıla yakın, inanılmaz borcumuz vardı, ev gitti, araba gitti, gene aynı şey olmasın.

bir sürü uçak bileti alırım.

sahngri la'dan bi suite tutarim = 3k
2 tane orta kalite manken ayarlarim = 5k
10 gr kokain alirim = 1k

gerisi de ivir zivir masraf olsun iste.

Güzel bir masaj ve cilt bakımı yaptırırım.Galatasaray hamamına gider göbek taşında yatarım. Kese attırırım şöyle pambık gibi olurum.Sonra güzel bir restoranda arkadaşlarımla mükellef bir yemek yerim. Bir sürü kitap ve cd alırım.(Kendime ve arkadaşlarıma).

güzelmiş lan

güzelmiş linki verirsen bizde nasiplenelim:)

iyiymiş harbiden.
linki ver, senin sipariş ile bizimki de gelsin.

güzel ama ön yüzde etiket gibi bişi var o hoşuma gitmedi.

güzel ama kaliteli değil sanki.

valla güzelmiş

60 liraya istanbulda da benzer çantalar bulabileceğinize eminim.

25 gün kargo beklemeye benim üreg dayanmıyür :(

@hope ender

istanbulda değilim.

yeni üyelikle 5$ hediye veriyor haberiniz olsun :)

Ben de aldım valla, dark brown

gündelikçilere sigorta yapma zorunluluğu yeni çıkmadı. hep vardı. şükrü kızılot gündeme getirip panikletti.

şükrü kızılot'un hürriyet'teki yazılarını (sanırım eylül sonu ekim başı civarı) bulursanız anlatıyor kendisi.

gidip sgk dan kayıt açtıracaksın, kullanıcı adı şifre alacaksın. sonra en düşük (asgari ücret/30)*çalıştığı gün sayısı üzerinden primini ödeyeceksin, bunun için de sgk'ın sistemine bordro yu gireceksin ve ceza yememek için aylık olarak vaktini geçirtmeyeceksin.

kolay gelsin.

haftada bir bile gelse düzenli olarak geldiği için sigortalatmak zorunlu. yanlış yönlendirmeyin.

Evet haftada 1 de gelse, ayda 1 de gelse sigorta gerekiyor kanuni olarak. Ama bana sorarsan sırf öyle bir kanun var diye yaptırma da devlet 3-5 kuruş daha sömürmesin. Hiç bir şekilde denetlemesini yapamazlar bunun. Eve gelen kişiye iyilik yapmak istiyorsan sigorta primini ona ver. Hem devlete haraç vermemiş olursun, hem sen daha az ödemiş olursun, hem de çalışan daha çok kazanmış olur.

edit: evet başına bir kaza gelirse, siz suçlu çıkabilirsiniz. size kalmış açıkçası, cam falan sildiriyorsanız bilemicem. ben yaptırmam.

ama tembel sinefi'nin belirttiği durumda kadının başına senin evinde bir şey gelse veremezsin hesabını.

@tembel sinefil in fikri güzel gibi görünse de fazla para verdiğin çalışan sen bir gün onu işten çıkarttığında, şikayet ederse çok güzel bir ceza ödersin misli misli. veya allah korusun gelen kişinin başına en ufak birşey gelse senin başın yanar.

olmaz deme dünyanın bin türlü hali var, hem artık eve gelenler de bu durumları biliyor ve koz olarak kullanıyor.

ben de size bir tüyo vereyim. olur da "beni gündelikçi olarak çalıştırdı, sigortamı yapmadı" derse, siz de diyin ki temizlik hizmeti almak için çağırdım, temizlik yaptı, parasını aldı, fiş fatura falan vermedi.

sigorta yaptırmak süreklilik arz eden işler için geçerli. kanun aynen bu kelimeyi kullanıyor, "süreklilik". sürekliliğin ne olduğunu yazmamış. ama haftada bir sürekli olarak almak da süreklilik, her gün sürekli almak da süreklilik. ama tek seferliğine veya iki seferliğine çağırarak iş yaptırıyorsanız bu süreklilik değil. sigorta falan gerekmez. tam tersine hanım ablanın parayı alıp fatura kesmesi, sigoertasını da bağkur (4b) olarak kendi yatırması gerekir. sürekli olup olmadığının hanım abla tanık getirmezse herhangi bir kanıtı olması zor. siz de aynı kozu kendisine karşı kullanabilirsiniz.

hizmet işlerinde usul, hizmeti yapanın parayı alıp fatura kesmesidir. bütün hizmet işlerinde böyledir bu. gündelikçilere niyeyse ayrı icat çıkardılar. eve getirdiğim elektrikçi, tesisatçı, lağımcı, badanacı falan hep para alıp fatura kesiyor. sigorta falan da yapmıyoruz. temizlikçiyi niye sigorta etmemiz gerektiğini şükrü kızılot dahi açıklayamadı. en kabadayısı "çünkü kanun öyle yazıyor"dan öteye gidemedi.

kibritsuyu+1

@kibritsuyu nun haklı olduğu yerler var ama sürekli veya daha doğru tabirle düzenli bir iş yaptırıyorsan, bu işin planı programı var ise ve karışındaki kişi fatura kesebileceğini tebliğ etmediyse o kişiyi işe alıp sigortalaman gerekiyor.

yoksa hiç resmi çalışanı olmayan çalışan herkesin şahıs işletmesi olup patronundan fatura karşılığı parasını aldığı şirketler kurabilirsiniz, bu mümkün ki prodiksiyon şirketleri gibi hizmet alımı yapan şirketler bir çok çalışanı ile böyle çalışır. Ancak önemli olan karşındakilerin fatura kesebilecek bir işletmeye sahip olmaları gerekmektedir. eğer bu yoksa ya gider pusulası düzenleyeceksin, ki süreklilik olduğu için bu da kabul edilmez, ya da sigorta yaptıracaksın.

işin özü temizlikçiyi bir temizlik şirketinden çağırmıyorsanız ve geleceği günleri ve ücreti de konuşuyorsanız, ki bu sözlü iş sözleşmesine girer, sigorta yaptırmanız gerekir.

@cursor: işte onu anlamıyorum. ben niye temizlik şirketinden çağırmazsam süreklilik arz ettiği için sigorta ettiriyorum? bu hanım ayrıca sadece benim evimde çalışmıyor ki, her gün başka yere iş yapmaya gidiyor. fatura kesecek işletmesinin olması gerekirse buyursun tek dilekçeyle şahıs işletmesi kurulabiliyor, kursun? bunun için önceden konuşmma falan gerek yok. bir maliyeci haftanın her günü farklı bir barda gitar çalıp şarkı söyleyen adamı yakaladığında bar sahiplerine gidip "niye sigorta ettirmedin" demiyor. şahıs işletmesi kurdurup bara fatura, serbest meslek makbuzu falan kestiriyor. keza ben bir mali müşavirim. bürom var, serbest çalışıyorum. ama vergi mükellefiyim ve sigortamı kendim ödüyorum. kimse de gidip mükelleflerime "mali müşavirini sigorta ettir" demiyor. temizlikçi kadınla aramda kanunen bir fark göremiyorum. onun yaptığı işin gelir vergisi kanunu'na göre ticari kazanç, benim ise serbest meslek kazancı olmam dışında bir farkımız yok. bu farkın da işletme kurmak/iş sahibi tarafından sigorta ettirilmek gibi bir fark yaratacağını düşünmüyorum. temizlikçi kadın da bunu bir meslek olarak yapıyor ve para karşılığı temizlik hizmeti veriyorsa pekala işletme kurup fatura kesebilir. yapmıyorsa da maliye tepesine binebilir.

başına bir kaza gelirse, sigortası olsa dahi sorumlu siz olursunuz. yani sigortayı yaptırdım kafam rahat felan diye düşünmeyin. hatta sigorta yaptırırsanız direk olarak evdeki kazalardan iş veren olarak sorumlu olursunuz.(çünkü kayıtlısınız kaçarınız yok)

@kibritsuyu sonuna kadar haklısın evet yapabilir ama yapmayanını işe alıyorsan bu deveyi güdeceksin, ya da alacağın temizlikçiye önce vergi levhanı görelim diyeceksin. durmadan bir yerde çıkan müzisyenler, aktörler ve mankenler gerek menajerlik şirketleri üzerinden gerekse kendi şahıs şirketleri üzerinden dediğin gibi fatura ile çalışıyorlar. muhasebecilerin durumu ayrı zaten biliyorsundur. :)

yani vergi levhası olan temizlikçi bulun başınız ağrımasın :D

@nuisance haklısın ama sigortasız olursa, sigorta cezası haricinde bütün masraflar da sizden isteniyor misli misli, iş güvenliği ile ilgili kısımdan kayıtlı olmasanız da kaçış yok.

telefon?

eğer banka ya da kredi kartın varsa açabilirsin. yoksa şubeye gitmen gerekiyor.

hacım a1 bayan arabasıdır. a3'te bile biraz kalıbın varsa şöför koltuğuna zor sığıyorsun a1 kapsül gibi gelir. culietta'da dediğin gibi manuel fitesli. büyük şehirde yaşıyorsan dur kalk dur kalk problem olur sana.

bu ikisi arasında tabiki dizel otomattik a1. ama yeerinde olsa golf bakardım.

tabikide alfa lan segment farkı var aralarında

Giulietta dedikten sonra başka bir şeyle karşılaştırmaya gerek yok sanırım.

bu iki araba karsilastirilmaz. bu ikisi ise tabiki gulietta. ama dizel otomatik istiyorsaniz yeni leonlara bakin. 1.6tdi&dsg si 59.000 tl. tip olarak guli ile kapisir. performans, ekonomi yonunden ondan iyidir bence. a1 alinacak bir araba degil. o paraya eski kasa a3 alinir daha iyi.

gulietta siker.

tercih yapmanıza etki edebilecek bir şeyi daha hatırlatayım; yedek parça. alfa romeo'nun yedek parçası nadir ve pahalı diye hatırlıyorum ben.

Fiat grubunun servisleri oldukça hızlı aslında Gulietta mito bravo gibi araçlarda 1haftalık bir parça tedarik süreci oluyor o kadar asıl volkswagen ve audi servislerine gidip rezilliği görebilirsiniz turbosu bozuk araçlarla dolup taşıyor servisler

ikisi arasında gulietta

dizel otomatik ve ufak araç olsun dersen polo blumotion al

yok illa gulietta kadar hacimli gösterişli olsun dersen leon

yeni leon derim. hem a1 den daha gösterişli hem guiettadan daha kaliteli

leon un gulietta dan daha kaliteli olduğunu söyliyen arabadan anlamıyor derim ben

sırf audi diye a1 alınmaz. random bir model sonuçta. tartışmasız giulietta.

sınıfları farklı bu arabaların. ama ben hastası olarak giu diyorum.

al al yeni yıla kalmasın..

fiyatının balon olmadığına inandığın her evi alabilirsin. hatta krediyle alacaksan acele etmen faydana olacaktır.

ülkenin durumu şu ara kötüye gidiyor gibi görünse de daha iyiye gidecek. al bence.

eğer aldığın ev sana yetiyorsa ben olsam alırdım. Yani eğer 3+1 istiyoruz ama ancak 2+1'e paramız yetiyor ondan 2+1 alacağız dersen bence alma.

Bir de ev bitmiş oturmaya hazır ev ise al projeyse alma.

Türkiye'de ekonominin %20'ye yakını inşaat ve yan senktörlerinden kaynaklanır. Ekonomik krizden de ilk önce inşaat sektörü etkilenir. Eğer millet ev kredilerini ödeyemez de bu evler bankalara geçmeye başlarsa bankaların likit ihtiyacı sebebiyle bunları elden çıkarması gerekecek. Takdir edersiniz ki elinde kalan evi banka ne yapsın götüne mi soksun? İşte bu ne boyutta olacak onu bilmiyoruz. Eğer bu durum büyük boyutlarda olursa amerika'daki gibi krediyle 400.000 $'a aldığın ve kredisini ödeyemediğin evi banka 250.000 $'a (bazen daha da altına) elden çıkarabilir.

Tabii eğer küçük bir şehirde yaşıyorsan bunlardan etkilenme ihtimalin çok dha düşük.

ben olsam yerel seçime kadar beklerim.

kredi ile alacaksan al, artma ihtimali var (inşallah artmaz).

peşin para ile alacaksan bitmiş ve şişik fiyat değil de normal bir fiyattan ise al.

yani kira getirisi ile evin fiyatını karşılaştırınca komik bir durum olmuyorsa o ev alınır.

Mimart (zaten varmış pardon)

MimArtium

Sven

myert diron & zechariah

serabetan:
myert diron & zechariah -- nece bu?

anlami yok, yabanci 3 ana ortakli basta ama sonradan gelismis köklü sirket gibi dursun diye öyle yaptim, ben karizmatik ve kurumsal buldum ismi.

hatta bak hikayesi bile oldu 3 ortakla baslama seklinde.

saka yapmiyorum bir de ciddiyim :)

Ark Yapı
Helik Mimarlık
Lento Dizayn
Tegre Tasarım

Ne olur şirket ortaklarının isimlerini - ile ayırıp yapmayın. Gına geldi.

Çızgı

1/1 (1bolu1)
hani "biz insan olceginde calisiyoruz" dercesine :)

edit: bu ismi ben kendi ofisime koyacagim sanirim.

sizin için değer ifade eden şeylerden yola çıkıp isim türetseniz?

ya da buraya yazın bulalım. daha kıymetli olur.

sıralı olarak RMY harflerini kullanmak önemli. hatta sadece RMY düşünüyordum ben. daha sonra serabetan'ın tavsiyesini revize ederek myert dyron & RMY" geldi aklıma

sandalye çok rahat olunca hayal kurdurtuyo, ders çalışamıyon
klasik göte batan sandalye ile dikkatin dağılmıyo.

200lirana yazık. ayakkabı neyim al.

ben de seni seviyorum.

hocam şu şekil basit bir şey al;

www.4kegitimaraclari.com.tr

müdür koltuklarında oturunca insan kendini sefa pezevengi gibi hissedip iş yapamıyor.

1. kolçaksız sandalye alma.
2. 129.99'dan 1 kuruş fazla para verme.
3. daha kalitelisini istiyorsan yönetici koltuğu al

www.koctas.com.tr
www.koctas.com.tr
www.koctas.com.tr

www.evidea.com
www.evidea.com

ikea'da 100 tl'ye var. aldım, memnunum. siyah renk, adını unuttum ama.

www.ikea.com.tr
www.ikea.com.tr

Şunu kullanıyorum ben çok memnunum: www.hepsiburada.com

www.koctas.com.tr

geçen ay bundan aldım gayet memnunum ve tavsiye ederim.

hem de ne bicim. once anneme bir ev alirim. hep hayalidir kadinin. "ya soyle dere kenarinda bir evim olsa, teyzen beni darlamasa. kafama gore takilsam ya. iste bak bu yuzden emekli olmak istemiyorum. simdi ikide bir cagiracak oraya buraya" der hep. sonra da kendime klasik bir araba alirim. tek kapi 58 impala. babama da genis bir ciftlik alirim. su aralar oyle bir sey ariyor.

sahsen lukste gozum yok benim. su anki yasantimi surdururum diye dusunuyorum.

tek başıma eve çıkarım sanırım. bıktım insan kahrı çekmekten. bir de annemlerin kredi borcunu kapatırım, ne kadar lazımsa alsınlar. onun haricinde değiştirmek istediğim bir durum yok ama ilerisi için bir cafe sahibi olmak isterim.

pılımı pırtımı toplar noveçe giderim. kendime sarışın bi norveç gelin bulur çocuk yaparım, sonra karımla göl kenarında pipomu tüttürür biramı içerim. karımda bana sandviç ve yemek hazırlar

haa parayıda çok basit faize koyarım her ay faizle geçinirim.

yavaş ve derinden ilerlerim. hem de öyle bir rahat kullanırım ki. hayallerimi gerçekleştiririm. mütevazi ancak iyi bir yerde iyi manzaralı ev. porsche 911 ve plymouth ve bir triumph chopper. bir pub. gerisi bankaya ve aileye bölüşülür.

gibson deyince aklıma geldi; bir ayağımı da finlandiya'ya atarım.

hayırlı olması için çabalardım, kardeşlerime verirdim bi miktar iş kursunlar deyü, gayrimenkule yatırırdım dönerci gibi fastfood tarzı şeyler açardım, özelde okurdum evet o kadar param var hala okuma derdindeyim, kendime de ev alırdım

3 haneli sayılara gelene kadar "hayrı gelmez." derim. aslında 50 lirayı da düşünebilirim. sonrasını acımam harbi söylüyorum. hayvanlar gibi kullanırım.

50 milyonmuş. 3 milyonuna ev alırım. 1 milyonuna içini döşerim. 10 milyonunu kendi hesabıma 10 milyonunu eşimin hesabına yatırırım.

vay amk ne fakir adamız. memur çoçuu olmak böyle bir şey herhalde aklıma fikir gelmedi amk. bekle zorlayacağım.

500 bin liraya çok kral stüdyo kurulabiliyor, onu da yazamadık. ıvır zıvır kalıyor. lan olum bana fikir verin ! ikramiye çıksa am görmüş kedi gibi kalıcam.

2 milyona hayvanlar gibi bir stüdyo, küçük karavan tarzı bir şey, goldwing ve lüks bir araba alırdım.

1 milyona muayenehane açardım.

eğer çok tutmuyorsa direk hastane açardım hatta.

aklıma geldikçe eklicem. ilgimi çekiyor böyle saymak.

tum turkiyenin yapacagi gibi yarisiyla ihtiyaci olanlara yardim ederdim

saka saka o paradan hayir gelecegini dusunmedigim icin 15 yldir bilet falan almiyorum.

ama ciksaydi bir ev bir araba alirdim

cla 200 ne olm o paraya onu mu alırım. bok gibi araba.

bana çıksa, bir kısmıyla evdir dükkandır yani batsam bile beni rahat rahat geçindirecek şeylere yatırım yaparım. ayda bi 20k gelirim olacak şekilde en kötü. kalanını da kafama göre harcarım işte.

bu sene ilk defa almiyorum bilet kac senelerdir cikmiyor diye ama gecen sene ciksaydi şu ***** ******* metrosunu bitirtecektim.

Bu ülkeye sadece yaz aylarında Kaş'a tatil yapmaya gelecek şekilde kullanırım. İsveç olur Londra olur İtalya olur, artık neresi olursa...

o para en kendi halinde olanımızı bile hırs manyağına çevirir. kafayı yedirtir eğer aylık 50bin falan geliri yoksa. ama birden yedirtmez kafayı. o kadar para olunca ortak iş yapmak isteyenler falan sarar çevreni. sonra? sonrasında en karlısını bulma hırsı başlar. sonra bir işe para yatırırsın, şuna mı yatırsaydım dersin, karlılığın az olduğunu düşünüp üzülürsün. -evet 50 milyonla da üzülebilir insan-

neyse, ben olsam o hırsla afrika ve asya kıtalarında 4-5 ülkeye bilişim firması ve reklam ajansı açardım. sonrasında büyüyen pazarlarla birlikte ben de büyür, emek sömürmede 1 numara olmak için diğer kodomanlarla yarışırdım. tabii bir de hergün kopi luwak içerdim.

Daha dun konustuk annemle, o kadar para adami deli eder, cikmasin bize diye.

Hayir gelir , bu noktada ulemaya nanik yapiyorum. Sanirim ben kullanamqm gibi.

Hocam buyuk basin derdi buyuk olur amaaan ne ugrascam be.

bir kısmını alırım, kendim ve ailem için. diğerini de dağıtırım, yoksullara. zaten ömür billah bitmez o para.

ülkeden siktir olup giderim.

bir senede parayı rüşvetsiz, ihalesiz, 2'ye katlarım.

mutlaka philanthropist olurum.

işimden istifa ederim.

suradan bir l39 albatros www.internationaljets.com

sonra bir de p51 mustang

bir de arka bahcesinde ucak pisti,hangari ve helipad olan bir ev. ucaklari helikopterleri planorleri dizdin mii

tamamdir benden krali yok

Tıp okurum.

her bir allah kuruşunu içim rahat bi şekilde harcarım.

Gayrımenkul yatırımı yaparım belli bi kısmıyla.

bebek. ciddiyim.

İşi bırakır, önce 1 ay falan gece gündüz doya doya uyurum.

Mesai ücreti verilmeden mi calismanizi istiyor?

ÇALIŞMA SAATLERİNDE DEĞİŞİKLİK

İş sözleşmesinde aksine bir hüküm yoksa çalışma saatlerinde de işveren tek taraflı değişiklik yapamaz. Bazı durumlarda iş sözleşmesinde çalışma saatleri ile ilgili bir hüküm olmamasına rağmen işveren çalışma saatlerini dürüstlük kuralı çerçevesinde tek taraflı değiştirebilmektedir. Örneğin gün ışığından daha çok yararlanmak amacıyla işverenin yaz ve kış dönemi için toplam çalışma saatleri süresini değiştirmemek koşulu ile işin başlama ve bitiş saatlerinde saat ayarlaması yapabilmesi gibi. Bu tür değişikliklerinde işletmenin gereklerinden kaynaklanması ve dürüstlük kuralı çerçevesinde uygulanması gerekir.,

sonuç olarak, sözleşmeyi fesh edip, tazminat alabilirsiniz.

Fazla çalışma süresinin toplamı bir yılda 270 saatten fazla olamaz. Kabataslak baktığımda sanırım sizin işveren de bu 270 sınırında kalmaya çalışmış.
Ücret olarak da normal çalışma ücretinin %50 artırılması ile ödenmelidir fazla mesailer.

Bunlar sağlansa dahi çalışanın onayı alınmalıdır. Sanırım yeni yapılacak sözleşmede bu fazla çalışmayı da onaylamanız istenecektir.

Ayrılmayı düşünürseniz istifa etmeyip tek taraflı fesh etmeniz lazım sözleşmenizi. O durumda kıdem tazminatı hakkınız var ise, talepte bulunabilirsiniz. Mahkemeye vermeniz gerekecek tabii işvereni. Buradan sonraki süreci bilmiyorum ama bildiğim şu: çalışma şartları önemli şekilde değişiyorsa tazminat hakkınız doğuyor.

Mesai ücretlerini vereceğini söylüyor. Ödemeler konusunda pek sıkıntı yaşamıyoruz ama çalışma şartlarındaki değişiklik çalışmaktan vazgeçmeme neden oluyor.

Değişiklik için bizden onay istiyor ama "İsteyen istifa edebilir" de diyor. Diyelim ki istifa etmedim ama sözleşmeyi de imzalamadım, ne olacak?

@pluto the planet o maddeyi inceledim ama hukuki bilgim sınırlı olduğu için benim durumuma uyup uymadığını bir türlü anlayamadım.

cevaplarınız için teşekkür ediyorum.

patronla bir sıkıntınız yok anladığım kadarıyla. o zaman burada insan ilişkileri devreye giriyor. patron için bu iyiliği yapacak mısınız? tabi bütün haklarınızı tam olarak sağladını düşünerek söylüyorum.

evet, herhangi bir sıkıntımız yok ama bu çalışma şartlarını kabul etmeyeceğim. kabul ettiğim takdirde sosyal hayatım sıfırlanacak. çıkma kararım kesin ama haklarımdan haberdar değilim.

işveren hukuka uygun davranmış nerede çalıştığınızı merak ettim. yaptığı şey çalışma koşullarında esaslı değişiklik ve yeni sözleşmeyle bunu kaul etmenizi istiyor. işveren çalışma koşullarında esaslı değişiklik kararını tek taraflı alamaz. Aşağıdaki kısmı da internetten buldum.
"

İşveren, iş sözleşmesiyle veya iş sözleşmesinin eki niteliğindeki personel
yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ya da işyeri uygulamasıyla oluşan
çalışma koşullarında esaslı bir değişikliği ancak durumu işçiye yazılı
olarak bildirmek suretiyle yapabilir. Bu şekle uygun olarak yapılmayan
ve işçi tarafından altı işgünü içinde yazılı olarak kabul edilmeyen değişiklikler
işçiyi bağlamaz. İşçi değişiklik önerisini bu süre içinde kabul etmezse,
işveren değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için
başka bir geçerli nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim
süresine uymak suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir. İşçi bu durumda
4857 sayılı İş Kanunu 17 ve 21.madde hükümlerine göre dava açabilir
(Yrg.9.HK:2007/31073).
Çalışma koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik olduğu konusunda
ispat yükü işçidedir. Çalışma koşullarının belirlenmesinin ardından, yapılmak
istenenin değişiklik olup olmadığı ve en sonunda işçi aleyhine olduğu
işçi tarafından kanıtlanmalıdır.
İş Kanunu hükmü, işverenin önerisini ve önerinin isçi tarafından kabul
edilmesini yazılı şekil şartına bağlamıştır. Diğer bir ifadeyle önerinin yazılı
olarak yapılmaması veya önerinin işçi tarafından kabul edildiğinin yazılı
olarak işverene bildirilmemiş olması, çalışma koşullarında değişiklik
yapılmasını
engelleyecek bir “geçerlilik koşulu” niteliği taşımaktadır.
İş Kanunu hükmü, işverenin değişiklik önerisinin isçi tarafından kabulünde
altı iş günlük süre kısıtlaması getirmiştir. Altı iş günü geçtikten sonra
işçinin
öneriyi yazılı olarak kabul ettiğini işverene bildirmesi halinde de,
kanaatimce işveren çalışma koşullarında esaslı değişikliği yapabilecektir.
İşçi çalışma koşullarında esaslı değişikliği kabul etmez ve işyerinde
çalışmaya devam edilirse, değişiklik gerçekleşmemiş ve sözleşme eski
şartlarla devam ediyor sayılır. Bu durumda işveren, değişiklik teklifinden
vazgeçerek sözleşmenin eski şartlarda devamını isteyebilir ya da çalışma
koşullarında değişikliğin geçerli bir nedene dayandığını veya fesih için
başka bir nedenin bulunduğunu yazılı olarak açıklamak ve bildirim süresine
uymak koşulu ile sözleşmeyi feshedebilir(Yrg.9.HK:2009/2936). "

Cumhur Sinan ÖZDEMİR*

şartları kabul etmediğini söyledikten sonra kovulmayı bekleyebilirsin.

30 ay kadar sürecek bir makina imalatı sanıyorum ki büyük paralar kazandıracaktır, dolayısıyla patronunuz sizi kovma kararını veresiye satan peşin satan tablosundaki peşin satan gibi gevşek oturuş, elde puro ile 5dk düşünmeden verebilir.

sonuçta senin kullandığın programı kullanabilen ve kafası çalışan eleman bulmak zor olmasa gerek.

sen haklarını değil istifa ettikten sonra her anlamda daha iyi bir iş bulabilir misin ona bak.

bulamayacaksan;

kırbaç geliyor.

@azizakin yaptığımız iş sadece program kullanmaktan ibaret değil. otomasyon makinelerinin tasarımını yapıyoruz, yaptığımız işi yapan çok fazla insan olmadığı için eleman arzı sınırlı. ben çıktıktan sonra aynı işi yapacak adamı bulması işin özelliğinden dolayı çok mümkün değil. elim biraz kuvvetli bu yüzden ama adam da işi yetiştirebilmek için bahsettiği şartlarda çalıştırmak zorunda.

@godsparticle sözleşmeyi şimdilik sözlü olarak ifade etti. elimde böyle bir sözleşme önerdiğine dair kanıt yok. çıktıktan sonra da kanıtlayabileceğimi sanmıyorum. şu ana kadar yazılanlardan anladığım kadarıyla tazminat alma hakkım yok gibi, alacaksam da şirketle davalık olmam gerekiyor. teşekkür ediyorum.

Sen istifa etme. Eğer sana derse ki neden dediğim saatlerde fazla mesai yapmıyorsun o zaman dersin ki ben fazla mesaiyi kabul etmedim. etmek zorunda değilsin. işveren işçisine zorla fazla mesai yaptıramaz. o zaman eğer seni işten çıkarmak isterse geçerli sebep bulmak zorunda. ben fazla mesai yap dedim yapmadı derse işe iade davası açarsın. iş mahkemeleri çok uç bir durum olmadıkça işçi lehine karar vermeye meyillidir ki bu zaten normal. dolayısıyla sizin istifa etmeniz bana kalırsa çok saçma.

ayrıca şirketle davalık olmak garip ya da yanlış bir durum değil. thy işten çıkardığı 305 işçisini seve seve geri aldı. almadıklarına da tazminatlarını ödedi çünkü davaları kaybetti. iş davaları öyle yıllar süren süreçler değil. korkulacak bir durum yok. ama dediğim gibi istifa etmeniz bana mantıklı gelmiyor.

yanlis anlamadiysam patron kil tüy bi adam degil.

gidin konusun, ben bu isi böyle kabul etmedim, motivasyonunuzun kalmayacagini belirtin, eger orda calismaktan memnun iseniz bunuda belirtin ama bu belirtilen saatlerde calismam mümkün degil diyin, yani dediginiz gibi zaten sosyal hayat sifirlanicak.

durumu anlatin, eger vazgecilmez biri iseniz ya da iyi niyetli ise anlar, duruma göre hafta flexible biseyler ayarlarsiniz, ya da benefitler filan olabilir.

bu noktada insan iliskileri ile cözemez iseniz hukuki yollara gidebilirsiniz.

emin olamayınca kendisiyle konuştum şimdi. sıkıntı çıkarmadı, tazminatı vereceğini söylüyor. hepinize tekrar teşekkür ederim yardımlarınız için.

işe iade davası yanlız toplu iş çıkarmada sözkonusu. onun dışında işveren belirsiz süreli işçiyi kıdem ve ihbar şartlarını gerçekleştirerek her zaman işten çıkarabilir, haklı sebepe ihtiyaç duymaz.

siz gene de istifa etmeyin. Bırakın o çıkarsın. İstifa edersiniz, sözünü tutmazsa hiçbirşey talep edemezsiniz.

Merak ettiğim 30 ay 2.5 yıl yapar. Bu kadar uzun süre kimse o şartlarda verimli çalışamaz. 30 ay boyunca sizden hergün 3 saat, haftada 20 saat, yılda 1040 saat fazla mesai istiyor. Kimse bu kadar uzun süre verimli çalışamaz. Niçin onunla konuşup bu 2.5 sene için 1-2 eleman almasını istemiyorsunuz?

dostum öncelikle, çalışma şartlarında köklü değişiklik nedeniyle tazminatını alarak ayrılma hakkın var.
ikincisi nereden baksan fazla mesailerle beraber %50 bir maaş artışı yaşayacak gibisin, e patron biraz mal mı bilmiyorum ama 2 personele bu kadar fazla mesai yaptıracağına 3. personel alsa aynı hesaba gelir ve de personeli kaçmaz.

@dunyanin dans eden sarki soleyen pisligi @joe dalton eleman ihtiyacını kendisine sürekli söylüyordum zaten, ilan da veriyor sürekli ama daha önce de söylediğim gibi bu işte tecrübeli insan sayısı çok az. alıp yetiştirmek gerekiyor. bu da makinelerin kompleks olmasından dolayı 2-3 yıllık bir süreç gerektiriyor. o yüzden bizden faydalanabildiği kadar faydalanmak istiyor. kendisinden şimdiye kadar bir üçkağıtçılık görmedim, sözüne güvenirim ama o bile kelek yaparsa bir daha hiçbir işverene güvenmem :)

@kazma kramer
o zaman sizi kaybetmemek için elinden geleni yapması lazım.
yani "isteyen istifa edebilir" rahatlığında olmamalı.
şartları kolaylaştırabilir biraz ne bileyim, 1 hafta fazla mesai yaptırır, 1 hafta yaptırmaz, ya da istemeyene yaptırmaz vs. gibi.
çünkü bu dediğiniz şartlarda yine yetiştiremeyecek projeyi.
sizi anlıyorum, köle gibi çalışmak ve 30 ay kendinizi bağlamak istemiyorsunuz ama orta yol bulunamaz mı diye de aklımdan geçmiyor değil.
hem sizin açınızdan hem işvereniniz açısından kazançlı olacak orta bir yol yani.

öğrenciyseniz kampanyaları var çok uygun, sadece yeni aboneler için geçerli. sayfasına bir göz atın göreceksiniz.

en son 55 liraya sınırsız 20 mbps'ye kadar internet, telefon ve tivibu dekoderi vardı 1 senelik taahhütle. telefon ile tivibu hediye olarak gözüküyordu, o yüzden paketten çıkartılamıyordu.

ileride kaygı bozukluğuna hatta panik atak olmana yol açabilir. eğer seni rahatsız edecek düzeyde ve kontrol edemiyorsan psikolojik yardım almalısın.

aynen ya ben temizlik aşamasında değilim galiba henüz ama bir şey satın aldığımda ya tam istediğim gibi olacak ya olmayacak. olana kadar beklerim almam yani. ve almadan önce günlerce araştırırım.

2 senedir bot ve deri mont almadım mesela acayip ihtiyacım olmasına rağmen. evime eşya bile almıyorum bazen daha sonra istediğim gibi olanı alırım diye.

(bkz: mükemmelliyetçi kişilik bozukluğu)